4 Aralık 2007

...::: YaSaK ZaMaNLaRa SıZaN AŞK :::...

O kocaman, iri gözlerini kısmış bana bakarken buluyorum karşımda ki tanımadığım bu gölgeyi.
Kalın dudaklarının arasından fısıldar gibi bir şeyler mırıldandığını fark ediyorum bir an telaş ve heyecan içinde gözlerimi kaçırıyorum, sonra bir yerden yeniden yakalanıyorum. Kaçırdığım gözlerim yine o dudak aralığına kilitlenircesine dalıyorum…
Yaklaştığını fark ediyorum usus usul, yavaş yavaş yaklaştığını fark ediyorum…
Her kaçırdığım göz seyrinde bir adım daha yakınıma geldiğini fark ediyorum, heyecanım biraz daha bedenimin sıcağını arttırırken ellerim biraz daha telaşlı ama sakinliğe odaklı uzanıyor sigara paketinin dikdörtgenine…
Kaçamak bir sigara çıkarıyorum içinden sanki tek kurtuluşum dumandaymış hissiyle ateş arıyorum ansızın.
İçimden geçiriyorum, “hay aksi! Biraz önce buradaydı, bu bu çok garip, utandığımı fark ediyorum” tam ateş arama telaşındayken kısık gözlerinin bir adımlık bile olmayan mesafeden bana bakıp elimdeki sigaraya uzandığını fark ediyorum, ateşi tutan ellerinin sigaramı tuttuğum elimin üzerinde ki sıcaklığını hissediyorum…
Gülümsüyorum ister istemez, yanaklarımın kızardığının farkına varmak bile istemiyorum…
Sonra yeniden uzaktan kısık olan gözlerin yeşiline dalıyorum öylece...
İçimden anlık hayaller kuruyorum…
Bir aşk masalı yazıyorum aniden kendime kızarak ayılıyorum ve hatırlatıyorum kendime yeniden aşkın benim için yasak bir meyve olduğunu…
Ayılıyorum !
Sessini duyuyorum…
O olgun ses tonunun, kelimelerin oluşturduğu her bir cümlenin bedenimi ve ruhumu sardığını, içkinin de etkisinin gösterdiğini farkına varıyorum ama o ana kadar hiçbir tesir göstermeyen kan kırmızı şarabın birden bütün bedenimi altüst edişini anlamlandırmıyorum…
Eli bedenimde! Ellerini hissediyorum
Karşı koyamıyorum bu sıcaklığa…
Ne yapmalıyım ya da bir şey yapmalı mıyım bilmiyorum…
Ya da yapmak istiyor muyum onu da anlayamıyorum…
Kendimi bırakıyorum, beynim uyuşuk, bedenim sıcak ve bedeni sıcak…
Bu sıcak bedene dokunma hissiyle ve dudaklarının kalınlığında boğulma rüyasıyla dilimi dudaklarımda gezdirdiğimi fark ediyorum, gizlenmeye çalışsam da fark ettiğini anlayarak bu çabamdan da vazgeçiyorum…
Sesi yankılanıyor kulaklarım da, boynumda ılık bir dudak izi beliriyor bir anda karşı koyamıyorum…
Elleri belimde, elleri bedenimin bel arası çıplaklığında gezindiğini fark ediyorum…
İçimden geçiriyorum, kendime kızıyorum, kendime çığlıklar atıyorum “ne yapıyorum ben, neyim var” diye defalarca soruyorum…
Cevapsız sorularıma yenilerini de katmış olarak çoğalıyorum…
Gecenin nasıl ilerleyeceğini içimden geçiriyor ve kendime soruyorum ”ihtimaller sıralıyorum” …
İsmimi soruyor söylüyorum ismini sormayı aklımdan bile geçmiyor…
Bir rüyamı bu diye kendime soruyorum, ayılmaya çalışıyorum…
Bir rüya mı bu ?
Neden bu kadar güzel ve kusursuz ki bu temas diye soruyorum…
Titriyor bedenim hissediyorum, ve hissediyor biliyorum…
Daha sıkı sarıyor titreyen bedenimi…
Yüzümü iyice kendine doğru çeviriyor…
Gelecek olan yaklaşımdan çekinerek bakıyorum gözlerine…
Ve ansızın dudaklarını hissediyorum dudaklarımın kemirgen ayazında…
Bırakıyorum kendimi öylece ikliminin sıcaklığına…
Uzun uzun öpüyor(um), sona yaklaştıkça daha çok heyecanlanarak bırakıyorum kendimi bu oyunun esaretine…
Dokunmaktan, dokunulmaktan korkmayarak öpüyorum bende sıcaklığında ısındığım bu gölgenin denizini…
Ansızın duruyoruz!
Bir sessizlik oluyor anlamlandıramadığım…
Sağır eden sessizlik, zaman dilimine kısa benim ruhuma uzun gelen bir sessizlik…
Aniden ellerimi kavrıyor!
Ve sımsıkı tutuyor apar topar, koşar adım çıkıyoruz sokak aralığına öylece…
Tanımadığım bilmediğim bu adamın peşi sıra gidiyorum sorgusuz ve sualsizce…
Bir hayali yaşarcasına bırakıyorum kendimi zamanın akışına…
Arınarak bütün korkularımdan, soyunarak bütün tabularımdan bırakıyorum kendimi tutkunun ve de aşkın kimyasında bilmediğim yarınlara…

…::: TANURA :::…
03 ARALIK 2007

Not: Devamını yazmayacağım sonu hep acıdır ya aşkların…
Nasıl isterseniz öyle sonlandırasınız diye böyle yarım bırakacağım…
Tatmini olan aşklara merhaba diyene kadar…

Hiç yorum yok: