15 Ağustos 2008

BACAK ARASI YANGINLARININ SOYSUZ PİÇİ! /"BEKLENİLEN!"

garip bir durum içinde
yaşattığın ve hissettiğin
aynı istek ile istiyor aynı özlem ile özlüyorsun...
içini gıdıklıyor insanın
göz ucuyla geçmişini izliyorsun...
bacak arası yangınlarının soysuz piçi oluyor "beklenilen!"
ne bir şekli oluyor bu isteğin
ne de bir sonu!
Olsun istiyorsun,
Düşünmüyor sadece yaşansın istiyorsun!
Kör bir kuyu gibi ten'e kazımak istiyorsun kokunu
hiç ayrılmayacağın bir limanmış gibi sarıyorsun bacaklarınla
ve öfkelere kusuyorsun
ve doyumsuz insanı ruhlardan
yalancı oyuncaklar yaratıyorsun...
adını koymaya cesaret edemediğin yeni yetme duygular barındırıyorsun…
hissetmenin olası olduğu bütün korkuları şekli olmayan,
sabitlenmeyen, soyut bir kabın içine doldurup
bir rafa kaldırıyorsun...
son kullanma tarihinin geçmemesi dileği ile sil baştan yeniliyorsun...
bütün fiziksel ve duygusal yalnızlılarını
içinde ki dolmayan boşluklarını
büyütüyorsun
...
..
.

GİT VE HİÇ GELME İSTİYORUM!

Hücrelenmiş yalnızlıkların
Zindan karası gecelerinden,
Bir ömrün avuntusuz zamanlarından geçip geldim!
Şimdi bu yerde,
Durduğun,
Nefesinin kesildiği o yerde dokundum sana ve bana…
Dillenmiş zaman yalnızlıklarımıza…
Hissettiğin,
Hissetmekten korktuğun her şeyi,
Hatırlamakta zorlandığın ki hatırlamak için hiç çaba sarf etmediğin,
Unutmayı düşündüğün,
Ama unutmayı hiç bir zaman başaramadığın bu yerde duruyorum…
Gözlerinin tam içinde, bana ait kalmış o yerde duruyorum!
Sakladığın,
Saklandığın,
Kendine anlattığın yalandan masalların inancının kırıldığı o yerde duruyorum!
Kalbinde,
Unutamadığın o can acısında,
Ellerin uyuşukluğunda duruyorum!
Dokunmaya sevdalı, hissetmeye arzulu çıplak bedeninde duruyorum!
Unuttuğunu sandığın her şeyi sana hatırlatan bu yer de,
Gece karanlığından gün ışığına,
Gün ışığından gece karanlığa en güzel geçilen o yer de duruyorum!
Hayatını ellerimin arasında tutuyorum ve gülümsüyorum…
Giderken açtığın yaralardan sızma ışığınla yaşayamadığımı düşündüğün adan beri
Hayallerinde belirdiğim o yerde duruyorum…
Artık korkmuyorum!
Hiçbir gidişe elveda demiyorum!
Arkaya bakmıyorum…
Yalanlar söylemiyorum kendime...
Bitişleri tenimde gizlemiyorum…
Kaygan gece yarılarına düşler katıp hayaller kurmuyorum!
Gideni,
Gitmeyi düşleyeni,
Gitmeyi sevmek sananı ya da sevmenin gitmekten geçtiğini düşünen kimseyi istemiyorum…
Bir esintiyi bekliyorum
Kollarım açık rüzgarın esmesini bekliyorum…
Bir esintinin sıcaklığına dolmak ve yeniden doğmak istiyorum…
Sessiz gecelerin iniltisiz sabahlarından korkuyorum ve dokunmayı hiç bilmediğin zamanlara “öfkeler yağdırıyorum!”
Kendinden başka hiçbir şeyi sevemediğinin, sevemeyeceğinin farkındalığında gülüp geçiyorum dokunmayı bilmeyen ellerine…
Hiç ürpermediğim sabah çiğlerine
Ve adına yazdığım her bir kelime adına
Kendime dillenmiş küfürlerden besteler yapıyorum…
Git istiyorum...
Git ve hiç gelme istiyorum!

Tanura...
Ardından çok sonra son bir veda belkide elveda...

HAYAT!

suskun bir zamanın konuşkan çocuğu oldum
kelimelerin yetmediği zamanlara ise yüklem…
tümcesiz sözlerden dizeler türettim
denklemi olmayan sorular yazdım..
bir hayattı gizlediğim,
kendimden ve herkesten sakladığım
gözleri kör bir yabancıydı!
hiç bilmediğim,
hiç bilmek istemediğim,
geçmişten bu yana sıraladığım,
sırasında şaşırdığım,
öncesini ve sonrasını yitirdiğim ,
ve hiç bir zaman bulmak istemediğim,
gözlerimin önünden,
sözlerimin sıradanlığından,
savunmasız kırılganlığımdan,
korkularımdan ve korkusuzluğumdan
yeni bir hayat yarattığım,
için de seni,
için de beni
ve
içine bizleri yerleştirdiğim bir oyunudu oynadığım
oynamaya mecbur bırakıldığım…
kendim olduğum ve kendime bırakıldığım…
hiç unutmadığım
gözlerimin önünden hiç gitmeyen sahnelerle doldurdum hayatı
geçmişimden bu yana uzanan
bu günden yarına yol alan…
puslu bir gece nöbetinde öfkesine kustuğum
dönmeyi unutan,
acıtan dünyanın
korunmasız zamanlarına şahit olan oldum
hayatın kurgusuz, hayat kuruntusuz, hayat savunmasız
ve hayatın kesintisiz soluklarından payına düşeni alan oldum…
zaman geçti…
anılar derinleşti…
hayat zamanın küllerinde savurduğun,
pullanıp döküldüğün,
rüzgarında uçuştuğun zaman dilimlerinden ibaret oldu…
hayat yeni bir dünyanın
yersiz bir başlangıcın ve bitişin başı ve sonu oldu!

05 agustos 2008
Tanura