28 Eylül 2007

ve şimdi sokaklar... sokaklar yalnızlığa çıkar...

ve şimdi sokaklar... sokaklar yalnızlığa çıkar...
hiç kalabalığa varmayan sokakları anımsadım birden
gidilen ve varılan hep yalnızlıktı...
hiç kalabalık masalarda son bulmayan akşam yemekleriydi
karşımda gölgem
kadehim yalnızlığa şerefe diyen bir avuntu
şarabım kırmızı
şarabım kan kırmızı
!!!

...:::TANURA:::...
28 EYLÜL 2007

Hayat Bazı İnsanların Kalbini Daha Çok Kırar

Birine, bir şeye önem verdikçe diye başlar cümleler...

bizi kıran hep insanlar değilmidir nede olsa ya da daha çok insan değilmidir demek daha doğru bir cümle olabilir belkide....

birini çok seversin, bazen birinide hiç sevmezsin tuhaf bir yanılgıdır bu ....
hayat bazı insanların kalbini daha fazla kırar çünkü ya camdan kalplere sahiptirler incinen, hemen bölünebilen ya da umursamaz insan silüetleridir ötesinde başka yanılgı yoktur
ve her zaman kırılgan olan taraftır incinen...
ne zaman birini çok sevmek istesen bir duvara çarpar insan
bazen aşılan bazense aşılması zor...

şimdi nerden çıktı çıktı işte bir yerlerden sormayın ...

...:::TANURA:::...

hayat bazı insanların kalbini daha cok kırar

...:::SEN VE BEN:::...

Sen ve ben
İki ayrı şehrin hikayesi gibi
yakın olan uzaklığımız...
birbirinden uzak ama birbirine öylesine yakın iki bencil ruh belki..
aydınlık sabahlardan geceye geçişler gibi belki ..
Ani ve soluksuz bir yağmurun bastırışı gibi,
Güneşli havaların yağmur bulutlarına bırakışı gibi belki
sen ve ben
eli kolu toz kir içinde kalmış bir serseri gibi belki..
belki de avunmasız bir çocuk gibi
Ya da akşamdan kalma bir sarhoş gibi
Kıyıda bin bir özlemle bekleyen, beklenen
bir sevdanın avuntusu ile
deniz duyduğu özlem arasında gidip gelen
bir denizci gibi belki de
Sen ve ben
İsmi konmayan
İsimlere sığdırılamayan
İsimlerde yol bulamayan iki sevdalı belki de

...:::TANURA:::...

Bu bir düşe ...
İsmi cismi olmayan bir boşluğa

MI ?

Şimdi ne desem uzak kalıyor
Boş avuntular gibi ellerimize yapışıyor
Yağmur durdu artık yağmıyor...!
Toprak kokusu gelmiyorum burnuma artık eskisi kadar
Yitirdiklerim duyularım mı ?
Yoksa yiten sadece apartman boşluklarındanki
kaçamak toprak sığıntıları mı ?
Yağmur hiç yağmayacak mı ?
İçimdeki bu tozdan bulutlar hiç dağılmayacak mı ?
Mi ler ..
Sorular...
Sorgular...

...:::TANURA:::...
26 EYLÜL 2007

GARİP BİR HÜZÜN

Sıkılgan bir gün, canım acımak ve acımamak arasında garip bir çizgide sanki...
İçimde hoyrat bir fırtına sanki...
İçimde hırçın dalga boylamı gibi....
gözlerimde garip karartılar
ve yarımyamaklak bir uykunun ardından
hafif sersem bir tebessüm acılı acısız...
garip bir serzeniş..

İçsel kıvranışlar

...:::BIRAK DAĞINIK KALSIN:::...

Bırak dağınık kalsın ellerin(m)
Yüzün(m), saçların(m)
Bedenini(mi) gizleyen yorgan bırak dağınık kalsın

Bırak dağınık kalsın eskiyen yüzün(m)
Ve avuntuların(m)
Düzensizliklerin(m)e yenik düşerek

Bırak dağınık kalsın
Ruhun(m)da ki delme çatma
Tavan aralığı hayallerin(m)

...:::TANURA:::...
25 EYLÜL 2007

...:::YARINA DAİR:::...

Yarına umutla bakarken buluyorum kendimi
bir eylül yağmurun da
Korkulu bir mazinin ürkekliğiyle
adımlar atmaya çalışıyorum
biraz daha sağlam biraz daha temkinli...
Uzanıyorum yeni bir ömre...
Döktüğüm yaprakları topluyorum bir bir
Ellerimi çizen cam kırıklarının büyüsünde...

...:::TANURA:::...
24 EYLÜL 2007


...

ve bir uçurum boyunda buluyorum kendimi
ansızın bir gün doğuşunda....
derin derin dalıyorum boşluğa
biraz ürkek...
korkuyorum
titrediğimi farkediyorum...
dudaklarıda bir mırıldanma farkediyorum
yine aynı şarkıyı yineliyorum...

...:::TANURA:::...
21 Eylül 2007

21 Eylül 2007

...:::ISLAK GECE:::...

Yorgun geçen ıslak bir gecenin sonun da yine yorgun bir sabah uyanılan...

Aklımda geceden kalma düşünceler hala.

Kafam hala karışık bedenim ve duygularım birbirbirine yenik...

Düşünüyorum sabahın ilk ışıkları ve dışarıda daha güne uyanmamış bir şehir nerdeyse...

Penceremden dalıyorum önümdeki geniş kırsal düzlüğe belkide şimdilerde görebileceğim tek ormansı yapıya. Yeşilin gizemine....

Sorgulamalara başladığımı farkediyorum kaldığım yerden kendimi ve farkediyorum aslında hiç ara vermediğime bu sorguya ...

Uyurken de defalarca uykudan uyanmamışmıydım sıçrayışlarımla diye içimden geçiriyorum...

Neydi uykularıma kadar sızan bu gerçek anlamaya çalışıyorum...

Düşünüyorum düşünüyorum düşlüyorum...

Ansızın irkiliyor bedenim vucudumu saran sıcaklıkla.

Önce garip bir ürperti korku halinde sonra ise sıcak bir güven duygusu hissediyorum bedenimde, tenimde gezinen el bütün korkusal ürpertilerimi alıp götürür gibi oluyor ve içine çekiyor usul usul içime çekiyorum usul usul...

Bir an düşlere dalıyorum dudaklarına dokundukça dudaklarımda kadife bir zaman dilimi uzanıyor ayaklarının ucuna kırmızı bir büyü başlıyor...

Bırakıyorum bedenimi yatağa ...

21 EYLÜL 2007
...:::TANURA:::...

16 Eylül 2007

MEVSİMLİK YALNIZLIK

Sicim gibi yağan bir yağmur var İstanbulun tozlu kalabalık yollarında
Kaygan zeminlere yerini bırakmış yorgun bir yaz mevsimi geride kalan, bırakılan, belkide unutulan...
Özlenen ise hınca hınç bir sonbahar ve turuncunun kontrastı...
Yaprak dökümü mevsimi adı altında kendini yenileyen mevsimler toplamı ....
İçimde ise koskocaman boşluklara yerini bırakan yalnız bir ömre iz süren derin derin yalnızlıklar...

28/08/2007
...Tanura...
Ümmühan Çifçi

ÜÇ NOKTA

Saklı kalan bir yalnızlık gibiydi...
Gittin saklı kalan yalnızlıklarımla başbaşa kaldım
Gittin kaybettiğim korkularımla başbaşa kaldım
Gittin kendimle başbaşa kaldım...
..

Sadece anlık içsel yankılar bu cümleler...
uzun süredir deprem olmuyor benliğimde
sessizlik hakim uyanışlarıma...
sonu tahminsiz bir bekleyiş şuanki..
geleceğe dair bir sızı hisseder gibiyim...

İFADE

Eskilerden

Elerimde yeni bir aşkın çizelgesini tutuyorum sorumsuzca geçmişin kapısını üzerine kapamadan....
Yol almaya çalışıyorum ama suratıma çarpan,iz bırakan,
bir nevi yeni başlayan serüvenimede elveda etmek zorunda kalıyorum…
Yanlış yapıyorum bir yer de ama yanlışın nerde olduğunu bulamıyorum…
Anlamıyorum bazen kendimi de …
Ne istiyorum sorusunu soruyorum kendime ya da nerde durmak istiyorum
Aslında bende bilmiyorum nerde durduğumu
Hayata nerden bakmak istediğimi belki de…
Belki de biliyorum ama anlatamıyorum kelimelerim de..
Belki de söylemekten korkuyorum bildiklerimi de….
Belki de burada asıl yanlış söyleyememekte …..
Karışığım…
Karışıyorum da gün geçtikçe..
Yaşanan ve yaşatılanın gölgesinde bir yerlerde ayak izlerim…
Ama artık hangi yoldan yürümem gerektiğini de bilmiyorum…
Kalabalığın ortasındayım ama kimim,neyim bilmiyorum..
Bildiğim bir şey varki oda sende gibiyim....
Tam karar veriyorum ben karar verdikçe ve üzerini yürüdükçe kararımın
su daha bir bulanıyor…
Ayak izlerim ise siliniyor….
Ve ben şimdi ne yapmalıyım bilmiyorum
Umursamaz tavırlar içerisine giremiyorum…
İnsanların yaptığı gibi maskelerde takınamıyorum …
Belki de solgun yüzümü saklamamdır bunlara,yaşananlara sebep olan…..
Belki de gizlememem kopan fırtınanın tenimdeki izlerini..
Belki de gizlememem suratıma yansıyışını…
Belki de kaçmamamdır aşk denen ürkeklikten herkes gibi …
Acılarım olsa da üzerine gidebilmemdir…
Belki de sorun bende değildir…
Belki de sorun kaçmaktadır….
belki de...

Tanura
Ümmühan çifçi
17 kasım 2005 21.27

SIZMAK HAYATININ ACITAN YERİNE

Bir andı
Elleri kana bulanan bir gecenin ardından bir düş gibiydin..
Dinen sisler ardında beliren...

Karanlıktı gökyüzü...
Huzur yakın gibiydi ama korkular hep ortalıkta bir yerlerde dolanmaktaydı..
Hep gidiceksin düşüncesiyle titreyen bedenim ve ruhumu huzursuz kılan o ne zaman bekleyişleriydi ...

Düşünmeden alınan kararların ardından yenik düşülen geçmişler...
Sancı dolu aşklar...
Acı dolu kıvranışlar...
Hazır olmaya hazırlanırken hazır olmadığının bilincine varıq,
vazgeçmek belki de yeniden yitirmekten...

Belki de hazır olmamaktan öte,
kaybetme korkusunun verdiği ürkeklikle
bu sefer giden olmak...
bilinç altından ruha sızan korkmalarda ...

Gidenin ardında yol gözleyen değilde yolu beklenen olmak giden olarak
Avutulmuş bir beden olarak sızmak hayatının acıtan yerine...

...TANURA...
Ümmühan ÇİFÇİ
NİSAN 2007

DURGUN SUDAKİ KÜÇÜK KIRMIZI BALIK

Durgun sudaki küçük kırmızı balık....

Durgun sularda isimsiz yüzen sahipsiz küçük kırmızı balık...
solungaçlarından aldığı oksijenle tutunan,
denizin büyüsüyle yanlızlığa meydan okuyan sahipsiz küçük kırmızı balık...

Sessiz sedasız ...
Durgun ve berark sularda kalabalık balık sürülerine özlem duyulası acımtırak bir gölge eşiliğinde denizin belki de okyanusun hayaliyle avkvaryum maviliğinde salınan yersiz ve yurtsuz küçük kırmızı balık...

Gün gelir bulur özgürlük...
Gün gelir bulur denizin tuzu kırmızı tenine ...

...TANURA...
Ümmühan ÇİFÇİ
31/03/2007
01:09

CAMDAN KADININ

Kelimelerim fotoğraflarıma, fotoğraflarım ise kelimelerime yansıdı...
Silinen silüetlerdi gölgelerimde saklı kalan ...
Ve gölgelerimde büyüttüğüm umutlarımdı...
Sararan ilkbaharlarımdın yazın yağan yağmurlarımda....

Düşüncesince geçirilmiş bir baharın, hayasızca harcanmış bir aşkın sonbahara vurumuydu aklımda gezinen her düşünce...
Dokunuşlarındaki tutarsızlıktı içimdeki sızının kanayan bir yaraya dönüşmesine sebep olan...

Elerimde ise derin izlerdi soluklarından kalan...
Ellerimin içine bıraktığın busede saklıydı masumiyetin,
Belkide alın yazımdaki kadersizliğiydi inanışlarım...
Bilmedin halbuki hiç bir zaman, her gidişinin içimde derin boşluklar yarattığını.
Bilmedin bende bıraktıklarının ve benden alıq götürdüklerinin ruhumdaki kemirgen düşüncesizliğini...
Bilemedin ruhumdaki turuncu saçlı çocuğun güneşsiz kuruyan bir toprak'a dönüşeceğini...
Bilemedin içimi ısıtanın turuncu gölgelerde saklı olduğunu...
Sen olduğunu...!
Ve bilemedin CAMDAN kadınının her gidişinde tuzla buz olduğunu..
Ve göremedin ruhumdaki cam kırıklarındaki yansımalarını...!

Hiç bilemedin ...
Hiç bilemeyeceksin...
Ve hiç göremeyeceksin cam(n) kırıklarımdaki yansımanı...!

23 Mart 2007
...Tanura...
Ümmühan ÇİFÇİ

BİZE NELER OLUYOR

Büyüyoruz büyüdükçe acıyı daha çok hissediyoruz, hissettikçe daha acımasızlaşıyoruz, acımasızlaştıkça ise daha çok kırıyoruz insanları ve kendimizi...

Bir duvar örüyoruz zamanla büyüdükçe duvarların üzerine yeni duvarlar ekliyoruz...
Kendimizi hapsediyoruz...!
Kendimizi korkularımızı saklıyoruz...!

Hep yeni başlangıçlar yapıyoruz ve hep aynı noktada buluyoruz kendimizi...
Hiç yeniden başlanmadığını farkediyoruz bizi biz yapanın geride bırakmaya çalıştıklarımız olduğunun farkına varıyoruz...

Eğer iyi bir geçmişse gerideki mutlu oluyoruz ama pişmalıklar varsa mutluluklardan daha çok üzüntüler varsa silmeye çalışıyoruz silinmesi imkansız benliklerimizi...

Geriye anlatılması zor olan,geriye yaşanılası zor bir gelecek bizleri bekleyen...
Kendimizle benliğimiz ve içimizde yaşattığımız benliklerle savaşacağımız bir gelecek bizi bekleyen..

Umudu yitirmemek dileğiyle....

Ümmühan ÇİFÇİ (TANURA)
11 Mart 2007
00:20

ANLAMIYORUM...!

Anlamıyorum yetmeyen kelimelerin sıradanlığında kaybolan zamanları...!

Anlamıyorum içimde büyüttüğüm kızımın alın yazısındaki buğulu gölgeleri...!

Anlamıyorum içimdeki boşlukların güne vurumlarını...!

Anlamıyorum içimde büyüttüğüm okyanusların derinliğinde yok olan sevdalarımı...!

Anlamıyorum düşlerimde saklı kalan izlerin peşinden gittiğim ve hiç hatırlayamadığım sonlarını...!

Anlamıyorum....!

Anlatamıyorum....!

Anlaşılamıyorum....!


Ümmühan ÇİFÇİ (TANURA)
08 Mart 2007
23:20

OLMAYAN AŞKA ÖZLEM DUYULUR MU ?

Neden olması ki ?

Hepimiz içimizde yaşattıklarımızla varız ve hepimiz içimizde bir çocuk büyütüyoruz,
bir kadın ve bir erkek yaşatıyoruz...
hepimiz hayaller kuruyoruz ve gizli sevdalar ekliyoruz hayallerimize...

İsteniln arzu ettiğimiz aşkları yaşatıyoruz benliklerimizde...
hepimiz ah işte şöyle br ilişkiyi yaşamıyı çok istiyorum cümlesini defalarca tekrarlıyoruz belkide...
Ve özlüyoruz bir türlü gelimeyen hayatımızı allak bullak edemeyen aşkı,aşklarımızı ...!

Bazen sadece ona tutunarak nefes alıyoruz,bazen ise ona tutunarak büyüyoruz ve öğreniyoruz..
Hepimiz aşığız aslında,
Hepimiz özlüyoruz aslında bir bir yaşamadığımız her anı....
Yaşamadığımız her aşkı...

Olmayan aşka özlem duyulur mu ?

Evet olmayan aşka özlem duyulur...!
Olmayan aşka aşık olunur...!

22 Mart 2007
...Tanura...
Ümmühan ÇİFÇİ

DÜŞ BAHÇELERİM

Dünya benim üstüme ben dünyanın üzerine gitmekteyim demiştim en son...
Şimdi bakıyorumda,
Değişen çokta fazla bir şey yok gibi …
Yerli yersiz garip bir sessizlik var tenimde…
Usul usul yaklaşmakta hüzün biliyorum…
Kelimelerin anlamsız kalacağı yepyeni başlangıçlara adım atmak üzereyim seziyorum…!
Fark ediyorum ellerimdeki titreyişin anlamsızlığından anlıyorum yeni bir yorgunlukla, yeni bir yükü omuzlayarak gelecek bahar doğan günlerime…
Ama kimsenin erişemediği, beklide erişemeyeceği düş bahçelerimdeyim
Düş bahçelerim de solumaktayım nefessizliğimi….!
Kaybedilen zamanlara inat kurduğum dünyamda gizli düş bahçelerimde saklı çocuksu saflığım…
Neşeli ilk baharlarım…!
Her dem yeni doğan güneşe umutla dalışlarım…!
Nefes alışlarım…!
Yeniden doğuşlarım...!

Dedimya Dünya benim ben Dünyanın üzerine gitmekteyim…
Sonu hayra yorulası bir geleceğe uzanmaktayım…!

Ümmühan ÇİFÇİ ( Tanura)
27/02/2007
22:36

DÜNYA BENİM BEN DÜNYANIN ÜZERİNE GİTMEKTEYİZ

Ruhum bugün kıqır (ters pe hehe) Kıqır duramıyorum yerimde ama ne yapacağımı da bilmiyorum..
Hani bazen olur ya içinizde bir bir şeyler hareket halindedir,
heyecan vardır tarifsiz bir korku ve sevinç...
kararışmıştır her şey herkes birbirine...
işte şimdi tam şu anda öyle bir havayı solumakta ruhum...
Sokaklara ç ı k ı p koşasım hatta çığlıklar atasım var...
Hatta bir oyun bahçesinde oyunlar oynayasım...
Ruhumda garip bir kopup gitme hissi var...

Dünya benim üstüme ben dünyanın üzerine gitmekteyim ..
Beni sevenler ve benim sevdiklerim...
Ruhumda sarsıntılar var...

26 Şubat 2007
....Tanura...
Ümmühan Çifçi

....

İçimi kemirmeye başlamıştı yalnızlık...
Ölüm gibiydi soğuk ve ıssız....
Ürkütücü bir sesti etrafa dağımakta olan...
Gizli bir hükmün yaptırımı gibiydi yalnızlıklarım......
Giden ve gidişlerde yok olan bedenimdi ...
Tutkulu yanan gece çıkmazların da....
Bir oluş, belkide bir yok oluş gibiydi hüzün.....
Hüznün....

ÖYLESİ BİR ANDI KELİMELERE VURULASI

Bir sondu başlangıçların ardına takılı kalan..
Olan olmayan her şeyin
Ve tutarsızlıklarla bezenmiş bir ömrün karantina gizlenimiydi aşk....
Elleri kolları bağı ...
Ömre ömür vuran,
Hınca hınç bir geçmişin gölgesinden bu günlere vuran.....

19/02/2007
11:40

Ümmühan ÇİFÇİ
...TANURA...

KAÇIŞ

Söylemeye cesaret edilemeyen kelimelere tanıklık etmemek üzere çekip gidiş ...

Vakti gelmiş ayrılıklara isim bulamamanın,

Verilen ve tutulamayan her bir söz için cümle kuramamakta saklı kaçış....

Ya da anlamlandıramamak hissedilenin ne olduğunu ..

Belki de bir umut kaçış

İsmi konamamış bir yalnızlık kaçış....

Belki de bir umut kaçış denilen gibi geri dönüşlere aralık bırakılan bir kapı kaçış...

......

21 temmuz 2006

15:54

MİSİN ?

Benler den bizlerden doğan ben misin ?

Yoksa yalnızlıkla yoğrulmuş yitik bir renk karmaşası mı ?

Hüznün bütün renklerini benimseyen bir gökkuşağı mı?

Ben misin ?

Benim sen olduğum kadar

Yoksa

Ölümü düşleyen bir düş gezgini mi ?

Sen misin ?

Beni sende sen yapan kadar

Yoksa ben misin ?

Beni sende ben yapan kadar...


Sen misin ?

Düş müsün?

Kendim misin?

BİZ OLAMAYIŞLARIMIZ

Yorgunum giden geminin puslu ayazında ...

Gidenin ardından geriye kalan uğultular sarmış dört bir yanı,
bir korku kaplamış bedeni bedenlerimizi.
Hasretler çeker gibi tüketmişiz paylaşımlarımızı yanlışlar yapmışız erken bir geleceğe farkında olmadan adımlar atmışız...
Birbirimizin olmayı denemişiz ama becerememişiz ruhları birire yansıtabilmeyi...
Erken bir yola açılmışız geçiktiğimizi bilmeden, gecikildiğini farkedemeden...

Yollardan ayağımıza takılan çakıl taşlarının ilk sendeleyişinde düşmüşüz
kör bir kuyunun yazgısıına...

Düşünmeye başlamışız sonra ne kadar benimse(me)mişiz aslında biz oluşlarımızı...
Neyin umudunu vermişiz korkak bedenlerimize ya da neyin umutsuzluğunu ki taşıyamamışız ağırlığını...

Şimdi asılı duran bir kaçış var paylaşımın orta yerinden bir yerden bir düğümün kopuşu var ...
Yok oluyor avuntularımız, benliklerimiz ve güne vurumlarımız...
Yok oluyor paylaşımlarımız.....
Birbirimize kattıklarımız ve aldıklarımız...
Siliniyor fotoğraflardan yüzlerimiz...
Şimdi yitip gidiyoruz yitik bir sonbahar hüznüyle ....

00:48
28 NİSAN2006
Ümmühan ÇİFÇİ( TANURA)

KENDİM

KENDİMİ nasıl dökebilirim cümlelere ki...?

Nerden başlaya bilirim anlatmaya bilmiyorum ya da insanın kendini nasıl cümlelere yansıtabilceğini ....
Aslında her kelime,her fotoğraf yansıtır insan ruhundaki gizli kalmış tutsaklığı ama yazmakta gerekiyormuş denilenin üzerine ...

Çeşitli isteklerim oldu gecen senelerim boyunca hayyaller de kurdum başı sonu belli olmayan bir düştede yaşadım.
Yazdım,çizdim,sese döktüm kelimelerde ....
Yalın bir oluşla keşfettim benliğimde gizli duran her şeyi şimdide sonrada yapmam gerektiği gibi...
Kaçında başarılara imza atım ya da nedir başarı kimilerince bilmiyorum ama hayatın kısa olduğunu yaşadıklarımın ise kar sayıldığını bilerek mutlu oluyorum aldığım nefesten ve hayatın bana kattıklarından....

Konservatuarla ilgili denemelerimden sora hayatın her zaman her yerde kağıdı ve kalemi,çizgileri ve yaratılması,tasarlanması gerek bir şeyler olduğunu bana kanıtlarcasına her adım atışımda önüme çıkarmasının ardından
Trakya Üni. Geleneksel Türk El Sanatları Bölümününe girdim bitirdikten sonra bölümümle ilgili yapacaklarımın malesef ki kısıtlı olduğunu anlayarak grafik eğitimleri almaya başladım ...
Şuan web(sayfa tasarımları) yapan bir kurumda çalışmaktayım
(öğrenmekteyim) ...

Fotoğraf çekmek seneler önce de ilgimi çekmesine rağmen engeller ve hayatın bazen ön göremediği durumlardan dolayı fotoğraf sanatıyla ilgili çalışmalar da bulunamamış olsamda artık vaktinin geldiğini hissederek bir şeyler yapmak için adımlar atmaya başladım ...

Yani anlayacağınız aslında pek bir şeyden haberi yok gibiyim(teknik anlamında)
Ama cesaretim var korkuların,yenilgilerin üzerine gidebilecek kadar.

Ümmühan ÇİFTÇİ
.........................

http://tanura.deviantart.com/