20 Haziran 2016

Oysa daha kaç güne aynı korkuyla uyanabiliriz ki?

Hatırı sayılır bir yalnızlığın tam ortasındayız... 

Hep ve hiçin boşluğundayız... 

İnsanın sahip olduğu tek gerçek sadece melankoliyken.. cümleler boğazımıza düğümlenip dururken ve bizim söyleyeceklerimiz, yazacaklarımız bir o kadar çok ve az iken, kendi  benliğimizde gidip gelirken, hiç bir şey ve her şeyin ortasında kaybolmuşken hiçbir mutluluğun bizi var edemeyeceği gerçeğini kabul edemiyor oluşumuz, sahip olduklarımızın kıymetini asla bilemiyor oluşumuz kendi benliklerimizin yok oluşunun başlangıcı olduğunu fark edemeden yok olacağız.
Herkes sever ve sevilir... Seven sevdiğini, sevilen onu seveni yok etmek için savaşırken aynı yalnızlığın içinde kaybolduğunu fark edemeyecek kadar kör oluşumuzun bir açıklamasını dahi bulamıyoruz...

Oysa daha kaç güne aynı korkuyla uyanabiliriz ki?

14 Haziran 2016

Sayıklamalar...

Aklıda gidip gelir insanın ya, bütün yaşamışlıklarından uzak, bilmediği bir şehirde uyanmak, bilmediği yollarda yürümek, bilmediği bir denizde yüzmek, bilmediği bir gökyüzüne bakmak, bilmediği her şeyde de kaybolmak gibimidir?

Bir sürü şey anlatıp durur insan bildikleri ve bilmedikleri üzerine uzun uzun konuşmayı da sever ayrıca... Birdenbire bir şair, mühendis, doktor... her şey olabilir...
Ne çok şey sanır insan kendini! 
Övgülerin baş tacı, hayatın yaşam pınarı sanki! Her şeyin temel noktasıymış gibi davranır, suyun, havanın, ateşin ve toprağın... Sanki her şey onun için var olmuştur... Ne derse o, ne isterse o oluvermek zorundaymış gibi dünya! 
Bencil ve öfkenin kimyasında, iyilikten, güzellikten ve empatiden her gün bir adım daha uzaklaşırken nerden bilecek ki bencilliğinin mahvettiklerini! 

Herkes bir koşuşturmanın içinde kaybolup gidiyorken yaptığımız hataların farkına varmadan aynı hataları başkaları yaptığı için onlara kırılıp darılıyorken... aynısı yaptığımızı neden fark etmiyoruz... Hepimizin aynı boşlukta savrulduğunu neden göremiyoruz... Hepimizi aynı şeyi isteyip neden hiç birimiz sahip olamıyoruz? 

Bir çok soru geçiyor aklımdan kendimin bile cevap veremediği... 
Kendime(mize) bile bu kadar yabancılaşmışken bir başkasının varoluşunun gerçekliğine nasıl inanmam(ız) bekleniyor ki...

....