Gülüp oynuyorum evet şen şakrat kahkahalar atıyorum neden bilmiyorum ama içimden gülmek geldiğinden mi yoksa acının başkalaşan bir yönü mü bu onu da bilmiyorum…
Tıpkı senin de bilmediğin gibi….
Canım acımıyor dersem yalan söylemiş olurum…
Bilirsin sevmem ben yalan söylemeyi, söyleyemem de…
Yanaklarım kızarır, kocaman gözlerim derin boşluklara dalarak uzaklaşır…
Şaşkınım sanırım biraz…
Kırgın, küskün ve de üzgünüm ister istemez ve biraz da yorgun…
Acılı ve ıslak bir gecenin ardından uyunamayan gecelerin yorgunluğu mu bu yoksa uyuduğumu sandığım yanılgının mı bu yorgunluk onu da bilmiyorum…
Kırık dökük bir mevsimdeyim şimdi…
Sonunu göremediğim bir yolda yürümekteyim…
İçimde acılar, içimde param parça olmuş can(m) kırıkları var dokunsan ellerine batacak kadar parçalanan bir ruh var karanlığına saklanmış, bir gölgenin avuntusuna gizlenmiş…
Şimdi ellerimde ne var diye düşünmeden edemiyorum…
Bana senden, bana bizden kalan ve sana benden (bizden) kalan ne var bilmiyorum…
Şimdi sorgu sırası bende yeni kurtulduğum bir sorgulamanın girdabına yeniden dalıyorum...
Düşünüyorum, düşünüyorum, düşünüyorum…
Soruyorum kendime soruşturuyorum…
Farklı yollardan yürüyorum, bir oradan bir buradan, bir yukarıdan bir aşağıdan bakıyorum…
Bir bir düşünüyorum her bir cümleni, o var olanın eksiğini…
Elbet geçecek biliyorum…
Bu yağmur dinecek, sis çekilecek şehrimden…
Elbet güneş yeniden açacak ve yeniden gülümseyebileceğim ben hatırlamak istediğin gibi…
Ama daha zamanı var.
Bu kırık dökük mevsimin yeniden bahara dönmesine zaman var…
Kanayan avuçlarımdaki yaranın kapanması için ve kanın akmaması için biraz daha zaman var…
Hayat akıp giderken ve biz içinde oradan buraya savrulurken ister istemez ayak uyduruyoruz ya bize sunulana işte şimdi tam bu noktada alışma vakti tekrar yalınlığa…
01 ARALIK 2007
Güne yeni geçerken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder