22 Şubat 2008

yorgun şehri dahi gece masallarına eş kılan…

Yeni yetme sarhoş bir dil dudak aralığımdan dökülen…
Tedirgin, ürkek bir yol kollarından bedenim(n)e uzanan…
Çıkmaz sokakların asi suvarisi gölgen(m)…
Kuşlarım özgür…
Kanat sesleri odamın KaRaNLıK boşluğun da duvardan bir diğer duvar karanlığına çarpan, çarpılan…
Başımı döndüren…
Islak gecelerin kör kuyusun da geceye masallar yazdıran…
Ayı yıldıza, yıldızı geceye tutkun kılan…
Gözlerim de bu yorgun şehri,
Bu ikilimi iklim olmayan, toprağı kan kokan şehri…
Bu acısı dinmeyen, yaraları kapanmayan şehri,
Kanayan yaraya tuz basan,
Tuzu PuSu kılan, yorgun şehri dahi gece masallarına eş kılan…
Yüzümü yüzüne düş kılan yüzün seyrime düşen,
Seyri geceme düşüren yüzün…
Bu şehri şehir yapan...
Bu dili dil yapan...
Durma sevdalı, yürümekten korkmadan at adımlarını…
Yolun nereye çıkacağını bilmeden ve korkmadan, sonraları düşünmeden yürü…
Uyuşan parmak uçların da ki acı seyrine düşmeden yürü...
Bırak yaşansızın zaman...
Bırak aksın kan...

Hiç yorum yok: