4 Şubat 2008

AH! BİR BİLSEN...

Ben seni öyle çok özledim ki...
İçimden geçirdiğim o altı kelimelik cümle…
Tahmininden bile fazlayken içimdeki bu coşku ve ben seni ölesiye özlemişken ve sen yokken, bu kadar uzaktayken, ben sana bu kadar uzak kalmak zorundayken, içim seninle titrerken,
gözlerim her yer de seni ararken ve içtiğim şarabım sensiz boğazımda bir yumru gibi kalırken, senle yeni bir başlangıcın olmayacağını sonsuza dek bilirken ve en azısı bunu anlamlandırırken bir seneyi daha omuzlayacak olmanın ağırlığıyla vücuduma sızan ağrıları da hissederek yeni yıla, gelen yıla kadeh kaldırıyorum.
Hayatımdan geçişine ve olmayışının verdiği sızıya bile bedenimin hala ayakta dimdik duruyor oluşuna kadeh kaldırıyorum...

Ah! Bir bilsen diyorum bir bilsen nasıl özledim seni...
Kendimden her kaçtığımda biraz daha özlediğimi...
Elime kadehimi her aldığımda ve tek bir yudumla bile ruhumu kendi sarhoşluğuna hapseden şarabın kırmızılığında biraz daha özlediğimi bir bilsen...
Kaldırdığım ve kadehine tokuşturamadığım her anda biraz daha özlediğimi bir bilsen...
İçimdeki o kanaması dinmeyen yaranın sancısını bir bilsen…
Anlardın yüzümün eksin kalan ışığının aydınlatamayan yalnızlığını…

Yüzümün gülmediği, eksik geçirdiğim bir yeni yıl aralığı şu sıralar yaşadığım...
Gülümsememden öte kahkahalarıma alışmış olan insanların diliyle solgun bir yeni yıl bedenimde izlerini sürdüğüm...
Dileksiz ve birazda ümitsiz bir yıl aralığı ama hayattan yana değil aşkından yana, senden ve de bizden yana olan o nefessiz ve tükenmiş...
Soluğum efkârlı...
Nefes alıyorum efkâr doluyor bedenime...
Boğuluyorum kokun geliyor avuçlarımdan soluğuma tükeniyorum...
Ah bir bilsen öyle çok özlüyorum ki...
Elime yüzme bulaştırıyorum sensizliğin avuntularını...
Ah! Bir bilsen avuçlarımda ki ayazın kırıp geçtiği bahar dallarımı...
Solgun mevsimlerimi, açmayan çiçeklerimi, tutmayan mevsimsiz bahar goncalarımı…
Ah! Bir bilsen…
Sevdanın bedenimdeki umarsız izlerini…

Tanura

Hiç yorum yok: