4 Şubat 2008

Ben hep en mutlu olduğum anlarda ölmek isterim!

Ben hep en mutlu olduğum anlarda ölmek isterim!

İçinizden geçeni duyar gibiyim.
Yok yok bu sizin tahmin ettiğiniz gibi garip ya da saçma bir düşünce değil aslında istekte değil, sadece bir düşünce aslında…
Hep korksam da bu cümleyi kurmaktan yine de bu hissiyattan hiç vazgeçemediğimi fark ediyorum, bu gece yarısı yeniden. Güne iyi başlamışken ve sonlandırmak üzereyken şimdi nereden çıktı, aklına neden geldi diye sormayın bana, mantıkta aramayın. Aklımın bir köşesinde hep duran ve hiç silinmeyen bir yazgı gibi...
Hepimizin içinde garip tedirginlikler uyandıran o dört harfli kelime ”ÖLÜM”!
Zamansız gelen, bizi aniden saklandığımız o kuytudan tutup çıkartan ve kendi derinliğine taşıyan dört harfli, tek kelimelik ama anlamı ”YİTMEK” olan o can sıkıcı garip son…
Her canım acıdığında hissettiğim ama her mutluluğumda ise ya gerçek olursa şüphesiyle telaşlandığım garip bir hissiyat işte sadece mutlu olduğum anda yitmek...
Bu öyle bıkkınlık anlatan bir cümlede değil.
Seviyorum ben ne kadar canımı acıtsa da bu hayatı !
Sevdiğim bu hayattan mutluyken ayrılmak istiyorum o kadar ama mutluyken de bir o kadar kopmamak ve hep aynı mutlulukla yaşamak ama hayat izin vermiyor her daim mutluluğa…
Mutlu olduğun kadar üzgün zamanların olacak diyerek suratımızı çarpıyor gerçek dediği bütün yanılgıları…
Her daim mutlu kalabilmek bizler için imkansız…
Bizi mutsuz edecek bir şeyleri mutlaka yaratabilecek ve sahip olduklarımızı dahi yitirecek kabileyete sahibizdir. Hayatlarımızın içinde en güzel zamanlarımızda bile bunu en başarılı şekilde gerçekleştiririz ki en acısı aynı başarıyı mutluluklarımız adına hiçbir zaman gösteremeyiz…
Oysaki biraz emek gerektirir mutluluk ve güzel olana sahip olmak, sahip olduklarının da bilincine varmaktan geçer bunun yolu.
Bu konuda ne kadar başarılıyım bilmiyorum ama savaş verdiğimi biliyorum en azından kendi adıma, bunu yapmak adına…
Bu hayatı, bu hayat içerisinde soluk almayı ve bana yaşattığı karmaşanın içinde kaybolmayı seviyorum ben…
Ansızın yaşadığım depremlerle, düştüğüm kuyularla ve yansıdığım ve yansıttığım kelimelerle, fotoğraflarla, düşlerle, şarkılarla ve hayallerle sızmayı bir ömre seviyorum ben…
Soluk soluğa kaldığım her anda nefes almanın hazzını ve bana hissetirdiklerini,
gözlerimi kapadığım gecede sabaha uyandığım da güneşi görebilecek aydınlığa sahip olmayı, yürümenin verdiği öz güveni, dokunabiliyor olmanın verdiği hissiyatı yani yaşamı hissetmeyi seviyorum ben. Dedim ya sakın yanlış anlamayın başlığı görüp de bir telaşa kapılmayın!
Kokusunu içime çekmeden duramam ben bu hayatın.
Ani serzenişlerle tokatlar atarak suratımda kızarıklıklar bıraksa da, yaşattıklarıyla derin izler bıraksa da bu hayat, yaşamak düşüncesinden vazgeçemem ben…
Ve yaşıyorum ben !
Dedim ya işte sadece garip bir hissiyattır benimkisi “mutlu ölmek adına”…

TANURA

Hiç yorum yok: