4 Şubat 2008

KENDİ KENDİME

Ölesi garip bir gün,
Zamanın öylesine ilerlediği…

Geçen zaman içerisinde gördüklerimden ve görecek olduklarımdan daha da korkarak seyre dalıyorum herkesi ve her şeyi…
Geçmişe de bakıyorum ister istemez başlanan ve gelinen noktayı düşündükçe şaşkınlıklar içinde kalakalıyorum…
Düşünüyorum, düşündükçe içinden çıkılmaz o kuyunun içine daha da daldığımı fark ediyorum ve daldıkça her yanı daha fazla çirkin, kirli bir yüzeyin kapladığını görüyorum ve ben bedenim de ve de ruhum da oluşan o tiksinti hissinden kurtulamamaktan korkuyorum…
Korkularıma yenik düşmenin ise en büyük korkum haline geldiğini fark ediyorum ve zaman öylece geçip gitmeye ve ben öylece bakmaya devam ediyorum…
Sana, bana, bizlere, çevreme, insanlara, tanıdıklarıma ve tanımadıklarıma…
Yorulduğumu fark ediyorum ister istemez, biraz oturup dinlenmek mi ihtiyacım olan yoksa akışına bırakmak mı diye soruyorum kendime, kendi kendime…
Kendiyle çelişen zamanlar da, insanların hayâsızlıkların da, çekimser yalnızlıkların gölgesinde içine düştüğüm belki de saklandığım bu kuyudan çıkmalı mıyım diye içimden soruyorum kendime yine kendi kendime…
Kendi olmayan yanılgıların avuntusunda ne denli barına bilir ki insan diye de öylece düşünüyorum…
Ağır geldi biraz hayatın sundukları, canım yandı yaktığımdan fazla ama hala gülümseyerek karşılaya biliyorum sizleri “insanları”
Sizin için önemi nedir gülümseyişlerin bilmiyorum ama benim için insanın yüzünden ve ruhundan eksik olmaması gerektiğine inandığım tek gerçek neredeyse…
Mutlu hayat oyunu oynamıyorum sadece zamanın öylece geçip gittiğini fark ettiğimden beri daha fazla anlam yüklüyorum hayatıma ve gülümseyişlere o kadar…
Biliyorum ki hayatın acıtan, kanatan sivri noktaları var ve biliyorum ki hayat en mükemmel dediğin zamanlarda o sivri noktaları ummadığın anda o korktuğun karanlığına öylece umursamazca daldırdığı da doğru ama acıyı düşünerek ve acıyı her daim yaşayarak nasıl zamanın akmasına yardımcı olur ki insan…
Hayatın solgun zamanlarda kendini aksattığı bilinen bir gerçekken!
Evet, bunun bilincine vardığımdan beri gülümsüyorum…
Kimine iğreti gelen, kimine ise beni tanıyana ise ruhsal bir bütünlük olarak görünen ama benim içimi ısıtan ve dostlarımı, arkadaşlarımı, beni tanıyanları sevenleri ya da sempati duyanları içine alan o gülümsememden taviz veremeyeceğimi bir kez daha anlayarak öylece dillenmiş kelimelerimi sunuyorum size…
Yazacak ve anlatacak daha fazla içselliğim varken bu sıra susmayı yeğliyorum…
Kelimelerim delip geçecek biliyorum…

TANURA
23 OCAK 2007

Hiç yorum yok: