13 Mart 2009

OYSA SEN

Geniş zamanlı hikayelerin karanlık yüzleri…
Teğet geçilen hayatlar, yenik savaşlar, kayıp zamanlar …
Ardı ardına geçip giden, yaşanılası zor anların koşulsuz tanığı..
İşte karşında bütün hikayelerin yalnızlık tutkunu…
Konuş, bağır çağır dök içindeki kini..
Savur bütün istemsiz suçlamalarını!
Ki susma bir kez daha aynı kısır döngünün sıcağında…
Bütün susuşlarınla birlikte yeniden bu yol kenarında, aynı kaldırımda yine sen ve ben yine bütün yüzsüzlüğümüzle baş başa…
Yine biz bize…
Dudakların uçuk,
aynı korkuların esaretinde,
aynı rüyaların sıradanlığında yine korkularınla karşı karşıya durmuş öylece bakıyorsun yüzüme…
Aynaların öfkeni sana kusmuş...
Canın yanmış!
Avuç içlerin yine kanamış!
Ceza yine bana kesilmiş!
Konuşmak zor, konuşmak ağır hissettiklerine…
Bir kez daha bilinmezlik…
Bir kez daha aynı yorgunluk…
Oynamayı bilmediğin oyunlar oynuyorsun,
canın her yandığında suçu bana atıyorsun ve bütün yenilgilerinin sebebi oluyorum kendi kendini temize çıkarman adına…
Ne kör kuyularım kalıyor, ne benim suçsuz sevişmelerim…
Her şey yasak oluyor…
Bütün dokunuşlarım günah!
Kimi sevsem suç oluyor…
Oysa sen ne sen sevmeyi biliyorsun ne de dokunmayı…
İşte bu yüzden günah yazılıyor…
İşte bu yüzden bedenine bırakılmış iz olarak duruyorum…
Sen sevmeyi beceremeyen olarak bir kez daha akıllarda yer ediniyorsun…
Yüzüne vuruyor sevgisizliğin adım parmak uçlarındaki hissizlik oluyor…
Çünkü sen ne sevmeyi biliyorsun nede dokunmayı…

Hiç yorum yok: