18 Aralık 2012

Sevgisizliğine...

Öfke krizi sonrası...
----
Kendi kendine konuşurken buldu kendini...
Bıraktığı izleri takip ediyordu...
Kızgınlığını ve kırgınlığının resmini çiziyordu hafızasında...
Gördüklerine ve yaşadıklarına duyduğu öfke ile her adımda daha çok büyütüyordu içindeki kini...
Yürüyordu... Durmaksızın, soluk almaksızın yürüyordu!
Sevimsiz yüzlerin sahte tebessümlerinden, soysuz cümle betimlemelerinden her adımda daha çok nefret ediyordu...
Yalan sözlerin kuyusunda bir ömrü yad etmiş olduğu için kendine öfke duyuyordu...
Tek nefeslikmiş gibi geçen ömrüne küfrediyordu...
Almış olduğu her yanlış kararın, girdiği her yanlış yolun hıncını çıkartıyordu bedenini taşıyan ayaklarından...
Yürüyordu öylece günün orta yerine... 
Durmaksızın, soluk almaksızın yürüyordu!
Nereye gittiğini bilmeden, nereye gitmek istediğini bilmeden yürüyordu...
Kaçar gibi.... Tutunmaktan korkar gibi...
Uzatılan hiç bir eli tutmuyordu... 
Sevmeyi unutmuştu.... 
Sevmekten korkuyordu... 
Belki de hiç tadamadığı bu duygudan öylesine korkuyordu ki biraz çok düşünse o(nu) kendine kızıyordu...
Gözleri yoluna dalsa öfkeleniyordu... Her kızgınlıkta kendini biraz daha vuruyordu yolların sessizliğine... 
Su birikintilerine yansıyan gölgesinde yitip gidiyordu...
Korkularına yenik kalan ömrünü yitirilmiş bir geçmişe heba ediyordu...

Yürüyor yürüyor yürüyor... Hep aynı yerde kendini buluyordu...


 ...
Sevgisizliğine...







11 Aralık 2012

Keşkeler

Zaman uzaklaşır bazen... Bilmediğiniz bir yere ya da hiç gitmediğiniz kadar uzağa... Fark etmeyiz... Çoğu zaman aldırmayız....
Geçer gider!
Arkasından bakakaldığımız o ana kadar hissetmeyiz... Bir çok şey için, yaşamak, hayal kurmak,umut etmek,sevmek belki yeniden sevilmek,bakmak için, görmek yada duymak için, keşfetmek için geç kaldığımızda anlarız...
Öylece bakarız...Yarattığı boşluğa ellerimizdeki kırışıklara, bedenimizdeki yaşlanmışlığa, boşa geçen zaman öylece bakarız... Artık yapılabilecek hiç bir şey olmadığını anladığımızda aynadaki yüzümüze bakarız...
geçmişin geri döndürülmeyen anlardan ibaret olduğunda öylece bakarız ter edilmiş ruhumuza...
Verdiğimiz kararlara öfke duyar, keşkeler de boğuşuruz...
Keşke, keşke, keşke...

...............
Yarını umursamak gerek bugünden şuandan, geciktirmemek gerek belki daha geç olmadan... Hayat tenlerimizde derin izlere dönüşmeden....
Şimdi yeni kararlar almak gerek... Tutmadığın o eli tutmak gerek belki, kırdığın yada canını acıttığın bütün kalplerin gönlünü almak gerek belki... Umursamadığın her şeyi umursamak, istemediğin hiç bir şeyi yapmamak, taviz veremediğin hayatından belki mutlu olmak adına taviz vermek gerek, korkmadan tutman gerek belki o eli, ve geride bırakman gerek beklide hayatının can sıkan geçmişini... Kendine artık dur demen gerek...
Zaman daha fazla geçmeden.... Hayat tenlerimizde derin izlere dönüşmeden....
Hala nefes alabiliyorken...



Korkularına... Silmediğin dünlerine...
Dudak aralığından mırıltılar
12 Aralık 2012
02:17


22 Kasım 2012

İÇİMDEKİLER


Ah benim kafam... İçindeki bütün düşünceler... 
Yorgun düşüyorum! 
Bırakın kollarımı, kanatlarımdan uzak durun uçamıyorum! 
gözlerimin seyrinden çekilin hayal kuramıyorum!

Ah benim kafam... İçindeki bütün kuruntularım...
Yorgun düşüyorum! 
Bırakın ellerimi cümleler kuramıyorum!
Ellerim uyuşuyor yazamıyorum!

Ah benim kafam... İçindeki bütün karanlıklarım...
Yorgun düşüyorum!
Gidin artık önümü göremiyorum...
Ayaklarım takılıyor düşüp duruyorum!

Ah benim kafam... İçindeki bütün yalnızlıklarım...
Yorgun düşüyorum!
Bırakın bedenimi! Çekin ellerinizi...
Yalnız kalmak istemiyorum!

22 Kasım 2012
17:49



17 Kasım 2012

Farkındalık...




Önceden elime kağıt ve kalemi geçirdiğim anda çizerdim saçma sapan şekiller, değişik figürler, çiçekler, kuşlar, yıldızlar ve ağaçlar ve bunun gibi figürler...
Uzunca bir süre anlamamıştım... Parmak uçlarımdan kaleme, kalemden kağıda akıp giden çizgilerin, şekillerin, figürlerin kendimce anlamlarını...
Şimdi anlıyorum en çok kendimi yalnız hissettiğim zamanlarda kalem ve kağıdın kölesi olduğumu...
Şimdi anlıyorum çizdiğim her figürün benim için neyi ifade ettiğini...
En çok ağaç çizdiğimi hatırlıyorum... Küçük kağıtlara, peçeteye, sigara kutularına...
Ve hep yalnızlık hissi ile boğuştuğumda dallanan kolları gökyüzüne ulaşan ağaçlar çizdiğimi...
Üstünde kuşları uçurduğumu...
Şimdi anlıyorum kayboluşlarımda kendime yoleylediğimi...

17 Kasım 2012
An

4 Kasım 2012

Mırıltılar

söylenmemiş sözlerine...
yazılmamış mısralarına dalıyorum...
gün doğuyor ben sensizliğe yok oluyorum...

Mırıltılar..

...

Bazen korkuyorum bu özlemden sevgili...
Ele avuca sığmıyor, öyle bir his ki yitip gitmekten korkuyorum...
Gözlerimi yumduğumda yanımda ol istiyorum...
Kaybolmak istiyorum sıcaklığında...
Öyle çok sen ol istiyorum ki korkuyorum kendimden sevgili...


...

31 Ekim 2012

Kutlama

Yeniden doğmalarına, yalnızlıklarında tutunduğun umutlarına... 
Nice yeni yaşlarına ve hep yeniden doğuşlarınadır bu merhaba...
gelişine, gitmeyişinedir bu merhaba...
Doğuşuna ve yaşayışınadır bu merhaba...
Mutlu yarınlarınadır merhaba...
Var oluşunadır merhaba...
Ve umutsuz bakışlarınadır bu son elveda!
 ....

Gözlerini kapa sevgili... 
Yeni bir düş kur... 
Kur ki hediye olsun yarınımıza... 
Kur ki ışık olsun yolumuzda ki karanlığımıza...

01 Kasım 2012 
Doğuşuna...
 

15 Ekim 2012

KORKULARINA

Birden konuşmaya başladı... 
Elli ayağı birbirine dolanmış, gözlerinde korkak bir ifade ile
anlamlandıramadığım birden çok betimlemeyle bana onu anlatmıştı... 
Gözlerinin kıyısında biriken hüzünden, saklı kalmış bütün yalnızlıklarına kadar her şey o gibiydi...
Tarifsiz gidilmiş bir yolun kalıntılarında saklı gibiydi...
Ayak izleri silinmeksizin kazınmış gibiydi... 
Sözler boğazında dizilmiş, kelimeler ağız boşluğunda birikmiş gibiydi... 
bana onu anlatmak isterken, bana onu söylemek isterken cümlelerin içinde boğulmuş gibiydi...
Sanki dudaklarının aralığından sızacak olsa sözcükler tuzla buz olacakmış gibiydi
Bütün bardaklar kırılacakmış ya da bütün duvarlar yıkılacakmış gibi...
Bütün sevdikleri yok olacakmış, fotoğraflar hiç çekilmemiş olacak gibi...
Cümleler hiç kurulmayacakmış gibi hissediyordu...
Korku sarmışken bütün bedenini ve buz kesmişken bütün hatıralar her şey yitip gidecekmiş gibiydi...
Ne kadar dokunursam dokunayım hiç hissetmeyecek gibiydi...
Ve düşler belki de hiç kurulmayacak gibiydi...
Sustu...
Hiç anlatmayacak gibi...
Hiç anlatamayacak, hiç konuşamayacak, hiç sevemeyecek, hiç dokunamayacak, hiç hissedemeyecekmiş gibi Sustu...


10 Ekim 2012
Korkularına...


12 Ekim 2012

SAYIKLAMALAR


Bir başkadır gözlerinin ufkunda aşk...
delicesine esen rüzgar, 
kokusunda gizlediği sen başkadır...
uzun uzun öpüşleri, 
Teninde saklı sıcak,
acısında büyüttüğü aşk başkadır...
Bir başkadır dillendirmediği sözlerde aşk...
titreyen ellerinde,
avuçlarının izinde aşk...

Bir başkadır Tenin gizeminde aşk...

Sevgiliye...

8 Ekim 2012

FI - SIL - TI

Hangi pencereden bakarsam bakayım farklı görünmüyor hayat ve sen...
Hep aynı başıboş yalnızlık, hep aynı kayboluş...
Gözlerimi kapatıyorum bazen... Seyrime düşsün istiyorum gölgeler ve bütün karanlık yüzler ki unutmak adına butun bilmediklerimi öğrenmek istiyorum...


 8 Ekim 2012

4 Ekim 2012

Belki Belki....

Belki sadece sevmek gerek... Düşünmeden, sorgulamadan... Neden olduğunu hiç bilmeden...
Belki de sadece öpmek, sonrasında ne olacağını düşünmeden sevişmek gerek...
sonra yitip gitmek gerek belki bilmediğin, yolunu bulmadığın o kaldırımlarda...
Susmak gerek belki sadece susmak... Belki bir tebessümü takip etmek gerek sadece...

Belki belki... Soluk almayı bile unutmak gerekiyordur...
Geç olmadan yarına, o(na) sahip olmaktır...
Bir kez daha öpebilmek, bir kez daha dokunabilmek, bir kez daha hisedebilmek gerektir...

...


4 Ekim 2012
17:09

1 Ekim 2012

DILEK

En çok seni anlatmak istiyorum...
Bazen hiç susmadan konuşmak isterken buluyorum kendimi... 
Sonra seni, beni anlatırken buluyorum kendimi...
Yok oluşların içinde büyütüyorum bizi...
Bilirsin başkaları gibi olmazdık...
Dilimiz lal, yolumuz karanlıktı...

En çok senin fotoğraflarına bakmak istiyorum...
Gözlerinde yaşayabildiğim fotoğraflarda yitip gitmek istiyorum bazen...
Sessiz yeminler ediyorum,
İsmini fısıldıyorum...
Ve bir dilek diliyorum...

En çok sen gel istiyorum bana...
En çok sen ol istiyorum...
Herkes gitsin bir sen kal istiyorum bazen...
Sız istiyorum her şeyinde her şeyime...
Seyrime, düşlerime, gözlerime,
öpüşlerime, sevişlerime, dokunuşlarıma...
çizdiğim her resme, çektiğim her fotoğrafta sen yaşa istiyorum...

En çok seni anlatmak istiyorum 
Adını bağıra çağıra söylemek adına...
En çok ben olayım istiyorum...
Baktığın güneş, beklediğin yarın, 
düşlediğin hayal, vazgeçmediğin umut olayım istiyorum...
Adımı bağır istiyorum..
Bağıra çağıra!
Adımı!

En çok, en çoklarla dol istiyorum...
Her gün yeniden doğ istiyorum 
Her gün yeniden doğayım istiyorum
Senin için benim için 
Bitmeyen düşler için...
Bir dilek diliyorum....
Varlığımız için...

01 Ekim 2012
20:43