Ki en çok onlar biliyorlardı olmadıklarını, olamadıklarını...
Yaşanmış bir çok hikayenin mutlu sonlar bitmediğini...
Yaralarının kanadığını ve ellerinde büyün hayatlarının yok olduğunu... Çaresizliklerini dile getiremeyeceklerini bilmek acıydı ve bu acıyı her gün, her saat, her dakika, her an özümsüyor olmalarına anlam yükleyemiyorlardı...
Yüzleşmek bir çokları için korkutucuydu, hep en çok bilen olmaktı tek bildikleri ama hiç bir şey bilmiyorlardı, bildiklerini de kalı(p)laşmış düşüncelerin girdabında kör bir kuyuda ışıksız ve umutsuz yürümekten ibaret olmadığını göremiyorlardı...
Görmek hiç işlerine gelmiyorlardı...
Yoktular aslında, belki de hiç olmamışlardı...
Onlar!
Biraz sizler, biraz da bizler...
Az çok olanlar ya da olmayanlar...
Umudunu yitirenler ya da umud etmeyi hiç bilmeyenler...
... ... ...
Dip not: Üzerinize alının!
10 yorum:
selam
umut ve umutsuzluk ama sen umudun bittiği yerlerde gezinmişsin daha çok bu günkü yazında aslında her ikiside realite lakin insan ikisinide insanlar kötü hallerinde daha çok kullanırlar benim tercihim umut tan yana bir ana sığsa bile bu arada umutsuzluk hakkında da bir kaç kelime söylemek isterim bir kaç kez okuduğum geçenlerde bir kez daha okuduğum bir kitapta şöyle bir cümle geçiyor olyın kahramanı yaşlı bir kadının ağzından "Sorunların çözümü günlük deneyimlerden doğar, nesnelere gerçekte oldukları gibi bakmaktan geçer. Onların olmaları gerektiği şekli düşünmekten değil." diyorum ya belkide umutsuzluk bundandır
sevgi ve saygılarımla
belkide olduğu gibi görmek olduğundan fazlasıymış gibi benimsemeye çalışmamak anahtar cümledir...
teşekkür ederim :)
şimdi meşgulüm diye gelmeseydim buraya
iyi gelmeseymiydi bu okuduğum
sanırım alamadım
yazıyı okurken arkada çalan "herkes aynı hayatta", tam fon müziği oldu.
evet güzel bir uyum olmuş :)
mimledim seni:)
hımmmmm mimlendim desene :)
mim'i anlatabildim mi ya? ben de yeni öğrendim:))
evet evet anlatabildin :)
Yorum Gönder