21 Nisan 2008

AVUTMAYACAK BEDENLERİMİZİ HİÇ BİR SEVİŞME!

Konuşmak isterken susmak, susmak isterken konuşmak...
Anlatmak ama anlatacak sözleri bulamamak, kifayetsiz kalan sözcüklerden anlamlar türetmek...
Kör, sağır bir yalnızlık hissiyatıyla bölünmek ikiye, kalmak arada hayat ve ölüm arasında ki o hassas noktada!
Ne desem yeri dolmayacak olan terk edişlerin virane sokakların da dolaşmak yetmeyecek bizlere...
Avutmayacak bedenlerimizi hiç bir sevişme!
Hiç bir yeni nefes seni bana, beni sana getirmeyecek…
Ve kimse bıraktığımız boşlukları doldurmayacak!
Eksik kalacak hep yarın ve yarına dair olan her şey de...
Elbet ki gülümseyecek hayat, soluksuz akıp giden adına zaman denen bu kavram unutturacak yarınlarda geçmişi bize bir nebzede olsa ve kanatmayacak yaraları ama hep izler aratacak ve anımsatacak birazda kendinden bir yetişme telâşesin de ki hayattan…
Ama yaşıyor olacağız!
Gideni geride bırakmayı öğrenmiş olacağız, birbirimizi özlerken yaşamayı da öğreneceğiz…
Hayat gidenin arkasından yas tutulmayacak kadar acımasız aktığını anladığımızda geç kalmammış olmayı dileyeceğiz…
Gelecek zaman avuntularından kendimize yeni yaşamlar türeteceğiz…
Gülümseyeceğiz, gülümseteceğiz…
Seveceğiz, sevileceğiz…

Hiç yorum yok: