İçtiğim kahvenin tadı yok!
Ne tat alabiliyorum ne de vazgeçebiliyorum. Alamadığım tadın ötesinde koca bir fincan kahveyi ellerimin arasında hala tutuyor ve yudumluyor olduğuma ise şaşırıyorum...
Ne düşünüyorum ya da düşüncelerim içinde en çok hangisini önemsiyorum bilmiyorum, kendi kendime konuşup, sorgular ve sualler eşliğin de zamanı geçiriyor olmaktan ise garip bir huzursuzluk duyuyorum...
Yaratıcı cümleler eşliğinde kalemden kâğıda öylece uzanıyorum…
Çelişkilerin karamsar boşluğunu çevreleyen duvarlarda onda ona çarpıp dağıtıyorum yüzümü…
Kanatıyorum dudaklarımı!
Ve korkuyorum!
Korkularımın kucağından düşüyorum uykuya, bir kaçışa merhaba dercesine dalıyorum yitik zamana…
Yerli yersiz zamanlara uyuyor, gözlerimi tekrar kapamaya korktuğum kâbuslarla uyanıyorum!
Terlemiş bedenimde korkunun telaşıyla, ayaklarımda yere basmanın ürkekliği ile adımlar atıyorum parmak uçlarımda. Bir sağa, bir sola bakarak ilerliyorum, bir iz ensem de, nefesini gizleyen bir yalan gölge!
Düşümden kalma bir siluet ardım da…
Ayılmak istiyorum, bu korkunun telaşından kurtulmak ve yeniden tat almak istiyorum…
Gülümseyemediğim hayattan, tadını unuttuğum, kokusunda kaybolduğum kahvemden yeniden tat almak istiyorum!
Ve yeniden adım atmak istiyorum ve yeniden adım atıyorum…
Hayatın orta yerinde bir çığlığa eşlik etmek istercesine seri adımlarla yürüyorum kendime, içime!
Kimsenin giremediği gizli bahçeme!
Yalandan, yasaktan, çelişkiden uzak kokulu bahçeme…
Ve kendime fısıldıyorum
Hayat devam ediyor hadi uyan!