Gittin! Öfkeli, kızgın, kırık bir mevsimdi... Sessizliği, Yokluğu, sersem bir tebessümü yok edipte gittin! Gittin! Bütün düşlere düşük yaptırarak, Bütün mutlulukları mutsuz kılarak, Gittin! Kırmızı bir yangına sebep olup da gittin!
Ben kendime yazıyorum... Ben kendime kusuyorum içimdekileri... Anlamanızı beklemiyorum, hak vermenizi beklemiyorum... Üzgünüm mutluyken
yazamıyorum. İnsan mutluyken yazdığı yazılarda neyi anlatabilir bilmiyorum.
Mutluyken yazmayı da denedim, denemedim sanmayın ama olmuyor işte öyle saçma
sapan mutluluk sözcükleri bir araya geldiğinde kendi kendime oturup gülerken
buluyorum kurduğum cümlelerime... Hep mutsuzken ya da hep mutsuzluğumu yazmam
kimilerini rahatsız etsede üzgünüm sizin için yapabileceğim bir şey yok. Kiminize
göre ağlak oldum, kiminize rol yapıyor oldum, kiminize göre yine aynı
hikayeleri anlatır oldum. Siz kimdiniz ? Hakım da ne bildiniz ? Ya da neyi bilmek istediniz ? Tanımadan, bilmeden, sormada,n sorgulamadan adıma bir çok cümle kurdunuz.
Kiminiz nefret ettiniz, kiminiz aklınca ruhunuzu eylediniz... Sizler kimdiniz
ki? Siyasi cümlelerle slogan atmadığım için siyasetten anlamaz, düşünmez etmez
bildiniz, can acımı yazdım kurtul bu halden dediniz... Daha nice nice... Hiç
bilmeden nede kolay eleştirdiniz. Hiç bilmeden ne de kolay hakkımda atıp ta
tuttunuz. Hiç birinizin olmadığı kadar gerçeğim belki kim bilir... Sizler gibi olmadığım için üzgünde değilim aslında... Kalabalığın seline kapılıp giderken tıpa tıp benzerliklerinizi üzerlerinize
kıyafet gibi giydiğinizde oldukça komik gözüküyordunuz aslında... Hepiniz bu
hayatı umursamıyor, hiç biriniz aşk acısı çekmiyor, hepinizin ilişkileri
mükemmeldi... Sanki hiç biriniz aldatılmadınız, hiç biriniz terk edilmediniz,
sanki hiç biriniz bir oyunda saf dışı bırakılmadınız... Farkında
değilsiniz ama oldukça sahtesiniz.
Günün mü benim mi tadım yok bilmiyorum. Her şey bir başka sanki, her şey bir başka kokuyor sanki... Eline yüzüne bulamış gibi, elleri kanamış gibi... çalan telefonun sesinde kaybolmuş bir an gibi...Aydınlığın karanlıkta kaybolduğu gibi... Saçma sapan söz diziminlerinde, anlamsız çığlıklarda yitip gitmişiz gibi... Bir daha hiç kimse bizi anımsamayacakmış gibi... Hiç doğmamış hiç yaşamamışız gibi...
Bir kez daha öldük... Her şey yok olurken karıştık dağılan parçaların gölgesine... Her şey biraz daha acı, her şey biraz hüzün kokarken... Can çekişirken söylenmeyen sözler biz bir kez daha öldük... Geçmişin silik yüzü belirirken, tüm "anlar" can bulurken biz bir
kez daha öldük. Kayıp giden, yok olan bütün baharlarda yeniden yeniden yok olduk... Yazı görmeden sonbaharın turuncu renginde ölümü bulduk...