22 Ekim 2008

RUHUN ÖLÜYOR GÖRÜYORUM!

Ne dön istiyorum ne de sana dair bir iz kalsın istiyorum hayatımda ama bu açık yaralarımın, bu güvensiz tutarsızlığın bana senden, bana sizden kalma olduğunu unutuyorum…
Ne başa dönebiliyorum ne de ileri gidebiliyorum…
Zaman zaman ölüyorum!

İçimden bu cümleler geçiyor bazen
Geride bırakmayı bilsem de yaşanmış hayatı
bazen öylece takılıp kalıyorum…
olduğum yer de, olduğun yer de …

Her şey yok olup gidiyorken,
Bıraktığın fotoğraflar uçuyorken,
Aynalar seyrini özlüyorken
Ve sen
Hiç ummadığım o büyük yanılgıyı bana yaşatıyorken
Bütün korkularımın yüz üstüne çıkmasına sebep oluyorken susuyorsun!
Susma istiyorum, konuş istiyorum ama konuşurken söyleyebileceğin her yalan adına korkuyorum…
Suratına bıraktığım izlerden arınamayacak kadar korkulu olduğunu biliyorum…
İçindeki o kemirgen hissin başını döndürdüğünü biliyorum…
Kaçak zamanların korkulu şövalyesi ruhun ölüyor görüyorum!
İçindeki o korkak çocuk ile bir ömrü heba ettiğini görmüyor olmana üzülüyorum!
Yapılan hataların seyrinde, kendi geçmişinde, kendine biçtiği o kaftanda saklı kaldığın gölgelerin karanlığında yok oluyorsun biliyorum!
Sana üç kelime veriyorum (vefa, saygı, dürüstlük)
Bana bir hayat kur diyorum…
Nefesin kesiliyor,
Kelimelerin boğazına düğümleniyor seziyorum!
Hadi durma kus öfkeni diye kendi kendini telkin ettiğini biliyorum en çok buna üzülüyorum
Hep kendi kendine yaşadığını yazıyor olmana kızıyorum,
Oysa senin kendinle bile baş başa kalmayı hiç başaramadığını biliyorum…
Şimdi yeniden susuyorum!
Şimdi yeniden öfkemi de alıp gidiyorum!
Naftalinleyip saklıyorum!

22 EKİM 2008
18:00
An bu an...

13 Ekim 2008

TURUNCU OLUYORUM, KAHVERENGİYE GEÇİŞLER YAPIYORUM...

Can sıkıntısın koyulaşan sessizliğinde yankılıyor hayat duymuyorum…
Göz bebeklerim ışıldıyor ama elimi uzatıp dokunacak halim kalmıyor güne susuyorum!
Yeni yeni başlangıçlara bitmeyen hikayeler yazıyorum…
Bulunduğum o yerde içime doğuyorum!
Kanıyorum geceye!
Süssüz siluetlerin karmaşasında kendime saklı bıraktığım o kuytuda yalnızlığıma kenetlenmiş uyuyorum…
Gözlerimin ardında rüyalarıma sızan hayalin ile damaklarımdaki kuruluğa doyuyorum…
Alnımdan damlayan ter ile uyanıyorum kabusların eşiğinde geceye korkuyorum!
Tut elimi istiyorum, dokun istiyorum tenime ama hiç dillenemiyorum…
Kalabalıkların içinde susuyor, susuşlarımdan kendime ürüyorum!
Midemin arsız ağrıları eşliğinde adını zikrediyorum canım yanıyor, kanatıyorum dudaklarımı!
Hafızamdan koşullanan görüntüler eşliğinde geçen zaman dilimlerine fısıldıyorum adını bir his doluyor bedenime titriyorum…
Bir de diyorum bir de öyle olsaydı diyorum o "öyle" dediğim o şeyin her neyse o şeyin ne olduğunu bilmiyor olduğumu anımsayarak gülümsüyorum kendime…
Kendi kendime yazdığım hikayenin oyuncusu olduğumun farkına vararak dönüyorum yürüdüğüm bu yolu yarıda bırakarak. Sana ve bana, hiç olmayan o şeye evlada ederek uzaklaşıyorum geldiğim yönün seyrine…
Sonbahar oluyorum…
Bütün yaprakları üzerime dökülüyor ağaçların ve ben bir fotoğraf karesi sessizliğine iz bırakarak yok oluyorum…
Ayaklarımın altında yürüdüğüm mevsimin rengine bürünüyorum…
Turuncu oluyorum, kahverengiye geçişler yapıyorum…
Cam önü yalnızlığında kahve kokusuna doluyorum…
Buram buram tütüyorum…
Özlüyorum, beklide bilmeden özleniyorum…

13 10 2008
TANURA...