17 Haziran 2008

AVUTMA DÜŞLERİNİ KABUSLARIN KAÇIŞI YOK!

Nefesinde gizlediğin,
İsmini saklı tuttuğun acının…
Kan damlayan dudak boşluğundan sızan tebessümün adı yok!
Manasız bir gülüşün,
Samimiyetsiz dokundurduğun elin tenimde kıymeti yok!
Durma git!
Ne gölgen kalsın ne siluetin!
Ne kokun yayılsın odama, ne de nefesini solusun nefesim!
Adımlarını at durma hadi git…
İnandırıcı değil,
Hiçbir bakışın gerçek değil,
Dokunuşlarındaki kadar sahte susuşların...
Tenim, tenimdeki sıcaklığına yenik…
Yitik bir ömre hınca hınç tüketilmiş bir yarının öfkesi bu kustuğum…
Kelimelerin ve kelimesizliklerin,
Oyunların ve yalanlarının içine saklandığın üzerine örttüğün saydam tebessümün geçirgen yarının da bir merhaba esir düştüğün…
Öfkeler eşliğinde sabahladığın gecelerin,
Bir kadının bedeninde gitip geldiğin anların çığlıklarıyla böldüğün gecelerim…
Acıların ve acımasızlıkların eşliğinde,
Korkutup kaçırdığın(korkup kaçtığın) ya da sevmeyi beceremediğin her kadının bedenin de küllendirdiğin aşkın izleri göz bebeklerinde…
Yenik düştüğün, kendine kaçtığın ve hiç bilemediğin bilmek için çaba göstermediğin yitirişlerinde saklı saplantıların…
Kaçışı yok artık,
Yeni bir başlangıcı yok…
Gözlerinde ki telaşın çaresi yok…
Senin ve benim ortak bir güne başlangıcı yok…
Dillenmesin yarınlara geleceğe meal yok!
Avutma düşlerini kabusların kaçışı yok!

...
birbirine girmiş bir zamanın birbirine dolanmış kelimelerini...

Hiç yorum yok: