17 Mart 2008

SANA BENİ SEVMEYİ NASIL ÖĞRETEBİLİRİM Kİ...

İsmin yok henüz, bir bedenin yok...
Şekillenmiş bir yalnızlıklığa şahitliğin yok!
Nerdesin, bir yer de olabilir misin ya da ismin devlet tutanaklarında var olabilir mi bilen yok!
İsimsiz kahramanlar bir avuntunun dokunuşunda var olabilirler mi?
Bir başlangıç ve bir son olabilirler mi bilen yok!
Bildiğim bir şey yok!
Dokunuşlara esir olan bir hissiyata sahip kılabilir miyim seni onu dahi bilmezken,
İsmini her cümlemde anışıma dahi anlam bulamazken, içimdeki hissiyatın beni soluksuz bırakışını bile anlamlandıramazken, seni rüyalarda süsleyen ben ki seni bundan haberdar dahi etmenin yolunu bilmezken ben sana beni sevmeyi sana nasıl öğretirim ki...
Hangi dil sana bunu anlatabilmem de yardımcı olur ki…
Ya da hangi iklim bu denli bedenimi kavurup geçer ki…
Aklımda isimlerden oluşan bir ağaçken yalnızlık, ellerim dilsiz bir haritayken, dillerim sus pus olmuş iken ben hangi bedenin çığlığında hayat bulabilirim ki?
Bilmediğim tenlerin hayali bu denli derin çizgiler bırakmışken bedenime ben şimdi sana tüm saflığımla nasıl soyunabilirim ki…
Kollarımı bu denli umarsız açıp sana gel nasıl derim ki…
Bilmediğim duyguların bütün özlemini sende çıkarmayı nasıl düşleyebilirim ki…
Hadi isimsiz kahraman susma söyle şimdi bembeyaz sayfalara kan kırmızı aşkımı nasıl akıtabilirim ki…
Tuzlu teninin kimyasında kendime yeniden bir hayat nasıl yarabilirim ki…
Hadi susma isimsiz kahraman susma ama her şeyi sırtlarım da deme bir daha bütün acılarına şahitlik eder yarana elerimi basarım da deme bana…
Benimle yarına dair güven cümlelerinde buluşma!
Hangi sevdalı durabilmiş ki verdiği sözlerin, sarf ettiği doğruluk yeminlerinin ardında…
Ve hangi sevdalı oyunsuz durabilmiş ki aşk nöbetlerinin perde arkalarında…
Ve hangi sevdalı bu denli tutkun kalabilmiş ki sevdasına…
Şimdi bana gel deme…
Herkes yenikken kendi yalanlarına bana yeni sevdalardan,
bana yeni başlangıçlardan,
bana aşkın tutkulu cankurtaranlığından bahsetme!
Her şey yalanken, aşk bir telaştan öte bir serüven de anılmazken bana uzanmış ellerini gösterme!
Uzanmış ellerini pembe düşlerine de bu denli korkak, bu denli güvensiz zamanların gebeliğinde sana beni sevmeyi sana nasıl öğretirim ki...

Hiç yorum yok: